YÜZÜ SOĞUK ŞEHİR Telefondaki ses ölümden bahsettiğinde cevap vermek için hazır bekleyen bu uçtakinin yüzünün şekli ve sesinin tonu diğerini dinlemeye gerek bile bırakmadı. Yüzü soğuktu ölümün, bir anda odayı buz kesti ve geçici bir yasa boğdu. Nasıl söylenecek ikilemi, söylenmemeli diye karara bağlandığında birkaç saat sonra yüz yüze geleceğim arkadaşımın bildiğim tavırları ve öğrenirse ne yapar korkusu sabit bir fikir gibi saplandı kaldı beynimde. Zor değildi katlanmak başkasının acısına, sadece endişe veriyordu tepkinin dozajı o kadar. Ve üzücüydü kötü son. Bir anda aklıma 14 yıl önce kaybettiğim babam geldi. Hiç ağlayamamıştım, ağlayamamıştım öldüğünde. Beynimi tırmalayan evdeki acayip melodili ağıt seslerinden başka bir şey düşünemiyordum. Acıkmıyordum, susamıyordum bile. Sanki küçük bir kıyamet kopmuştu ve bizlere küçük bir hatırlatma yapılmıştı. Babamın yüzünü hatırlayamıyordum. Ses tonu hafızamdan silinmişti sanki. İsmimi nasıl söylerdi? Kızdığında nasıl bağırırdı? Nasıl gülerdi? Bilmiyorum, hatırlayamıyordum. Bir yıl kadar bekledim gelmesini, gelmedi. Bazen rüyalarımda görüyordum ama O’ mu değil mi karar veremiyordum. Bir bayram günü, mezarını ziyarete gittiğimde inandım öldüğüne. Artık rüyalarıma da gelmedi o günden sonra Bunları yıllar sonra düşündürüp bana yazdıran ölüm hala soğuktu. Neydi ölüm? yok olmak mı? Yoksa yeniden başlamak mı? İyi ama o kadar işin, verdiğin o kadar emeğin sonunda ne elde ettiğini göremeden gitmek doğrumuydu? Yoksa hala görebiliyorlar mı geride kalanları? Niçin ağlar geride kalanlar? Ölene mi, kendi yalnızlıklarına mı? Yoksa yarı yolda bırakıldıklarına mı? Ölüm şehri sakinleri neden bu kadar sessizler? Ve neden isterler yaşayanların ziyaretlerini? Yoksa hala özlem duyabiliyorlar mı? Yitirdikleri halde bütün duyularını. Belki de o kadar sessiz değildirler. Gelen ziyaretçilerin kulaklarına fısıldarlar “bir gün siz de” diye kim bilir? Bunu şimdi anlamak zor. Bir gün ölüm şehrine yapacağımız o ilk ve son yolculuktan sonra anlayabileceğiz biz fani, dünyalı aciz yaratıklar. Aciziz, çünkü hala çözemedik sırrını ölümün. En doğal alışkanlık haline gelmiş ama hala ağlıyoruz. Niye? Çünkü; “ÖLÜMÜN YÜZÜ HALA SOĞUK” TURGUT ALTUNSOY 07/12/1997 PAZAR BAYRAKTAR KARAKOLU-TELSİZ ODASI-İDİL-ŞİRNAK |