U2  TARİHÇE



1976 yılında Dublin Mount Temple Lisesi'nde, Larry Mullen okul panosuna bir not astı. Bir grup kurmak istiyordu ve diğer grup üyelerini arıyordu. Bu ilana cevap verenler arasında Paul Hewson, Dave Evans ve kardeşi Dick ve Adam Clayton da vardı. Beşli Feedback adında bir grup kurmak için anlaştılar. Larry iyi bir bateristti, Adam bas gitar çalıyordu ama diğer roller henüz dağıtılmamıştı. Grup okulun bir sınıfında provaya başladı ama ilk günler sıkıntılıydı; çünkü bir vokalist bile seçmemişlerdi. Paul Hewson kendisini bir şarkıcı olarak görmüyordu ama doğal bir aktördü; sesi de gitar çalışından iyiydi. Böylece grubun "öndeki" adamı o oldu.

Paul Hewson'ın çocukluğu Dublin'in kuzey yakasında geçmiş. Kızılderili olmayı düşlermiş: "Çocukken hep Kızılderililerin tarafını tutardım. Kovboylar hep her şeyi kolay yoldan kazanırdı; iyi adamlar hep onlar olurdu" diyor. Okuldan sonra Lypton Village'da, arkadaşlarının (Gavin, Strongman, Dave Id, Guggi ve Pod) yaşadığı bir Kızılderili toplama kampında takılırmış. Aralarında birbirlerine bu gibi komik takma isimler takarlarmış. Bono'nun ismini, işitme engelliler için araçlar satan bir dükkandan (Bonovox - "Güzel ses") aldığı söylenir. O zamandan beri Bono olarak anılmış.

Dave Evans ise köşeli çenesi ve gitar çalış tarzı nedeniyle "The Edge" (Köşe) takma adını almıştı.

Feedback ilk konserini okuldaki bir yarışmada verdi. Yarışmayı kazanmasalar da okul arkadaşlarının büyük beğenisini kazandılar; bu da onları devam etmek için güven verdi. Kısa süre sonra, ikinci konserlerinde grup Hype adını aldı. Adam Clayton menejer rolünü üstlenmiş, civardaki pub ve klüplerde işler ayarlıyordu. Repertuarları artmaya başlamıştı ama grup hep "cover" yapıyordu; aralarında bazı Rolling Stones şarkıları da vardı. Bu halleriyle herhangi bir pub grubundan pek ayırdedilemiyorlardı ama en azından bir rock grubu yavaş yavaş şekillenmeye başlamıştı. Arada Dick Evans ayrılmış, The Virgin Prunes adlı bir gruba katılmıştı.

Ama böyle devam etmeyeceği açıktı, yeni bir şeyler bulamlıydılar. Özellikle Bono kendi şarkılarını yazmak istiyordu. İlk orijinal şarkıları Street Misson pek etkileyici değildi ama en azından bir başlangıçtı. Adam artık zamanını grup için iş ayarlamaya adamış, okulu bırakmak zorunda kalmıştı. Grubun dikkatleri çekmesi için çok çalışıyor ama başarılı olamıyordu. Müzik dünyasında yardımcı olabilecek kişilerin peşinden koştu, DJ'ler, müzik basını ve diğer gruplarla görüştü. Bir gün Radiators grubunun solisti olan Steve Rapid - aynı zamanda bir reklam ajansında çalışıyordu - ile konuşma fırsatı buldu. Rapid, daha iyi bir isim bulmaları gerektiğini söyledi. Birkaç gün sonra da Adam'a iyi bir isim bulduğunu bildirdi: U2.

Adam bu isimden hoşlanmıştı ama grubun diğer üyeleri kuşkuluydular. Söylentiye göre bir sonraki pub konserlerin ilk yarısına Hype, diğer yarısına U2 ismiyle çıkıp seyirciye hangisini tercih ettiklerini sormuşlar. Seyirci U2'yi beğenmiş ve Adam da büyük bir yarışmaya Hype olarak kaydettirdiği grup ismini U2 olarak değiştirmekte vakit kaybetmemiş.

Yarışma 18 Mart 1978'de düzenlenecekti. Kazanan 500 £'luk bir ödülün yanı sıra CBS İrlanda için bir demo albüm kaydetmek üzere bir kayıt stüdyosunda bir gün geçirmeye hak kazanacaktı. U2 yarışmayı kazandı ve Dublin'deki Keystone Stüdyolarında demolarını kaydetti. Demo yeterliydi ama çok etkileyici değildi. Yine de CBS her yeni gruba yaptığı gibi onlara da bir plak anlaşması önerdi. Ancak grup pek emin değildi, öğüde ihtiyaçları vardı. İrlanda'nın en büyük müzik dergisi Hot Press'ten Bill Graham ile görüştüler. Bill Graham, bir menajere ihtiyaçları olduğunu söyledi ve onlara daha önce İrlandalı bir folk grubunun menajerliğini yapan Paul McGuinness'i önerdi. Paul, Bill'in anlattıklarından önce pek etkilenmemiş, U2'yi bir punk grubu sanmıştı. Ancak bir konserlerini dinleyince etkilenmekle kalmadı, grupta çok büyük bir potansiyel gördü. Hemen anlaşmaya vardılar. (McGuinness ileride, "grubun 5. elemanı" olarak anılabilen nadir menajerlerden biri olacaktı).

McGuinness, yine Keystone Stüdyolarında bir demo kaydı ayarladı, üç şarkı kaydettiler: Street Mission, The Fool ve Shadows and Tall Trees. McGuinnes dahil herkes demo kaydından hoşlanmıştı ama Londra'daki plak şirketleri U2'nun demosunu her ay karşılaştıkları yüzlercesinden pek farklı bulmadı. U2 İrlanda'da pub konserlerine devam etti; Hot Press'de övgü dolu yazıları çıktı ancak yine de plak şirketlerinin dikkatini çekemiyorlardı. CBS İrlanda grupla birşeyler yapmak istiyordu ama CBS İngiltere ilgilenmiyordu. Sonunda kaydı CBS İrlanda ile yaptılar; ülke dışındaki satışlar için istedikleri plak şirketi ile anlaşmakta da serbesttiler. Böylece üç şarkı içeren single'ları U2-3 kaydedildi. Binlerce kopya basıldı ve İrlanda'da tükendi. İlk başarılarını elde etmişlerdi; ama sadece İrlanda'da; İngiltere hala U2'ye karşı ilgisizdi. McGuinness bu sefer İngiltere'deki publarda U2'ya bir dizi konser ayarladı. Turun maliyetini güçlükle karşıladılar ama seyirci ve eleştirmenler şarkıları beğendi. Grup nihayet Gems ve Island plak şirketlerinin dikkatini çekmişti ama henüz bir teklifte bulunmamışlardı.

1980'de Hot Press dergisi İrlanda'da okurların oyu ile 5 kategoride U2'yu seçmişti ama bir plak anlaşması olmadan yurtdışında yeni bir tura çıkamayacakları belliydi. McGuinness bu sefer İrlanda'da bir tur ayarladı; CBS İrlanda'dan çıkacak Another Day isimli yeni bir single için plan yaptılar. Bu arada Island Records U2'nun desteklenmeye değer bir grup olup olmadığı üzerinde düşünüyordu. Şirket yöneticileri Belfast ve Dublin'deki konserlere katıldılar; çok etkilendiler. Bunun sonucunda 4 albümlük bir anlaşma yapıldı; kayıt ve tur maliyetleri de karşılandı.

U2'nin Island Records için ilk single'ı, Joy Division için de çalışan Martin Hannett'in prodüktörlüğünde gerçekleştirilen 11 O'Clock Tick-Tock oldu. Mayıs 1980'de çıktı; iyi eleştiriler aldı ama satışları pek parlak olmadı. O sıralar Joy Division'dan Ian Curtis'in de intihar etmesinden etkilenen Hannet işi bıraktı. Island Records, ikinci single'ları A Day Without Me'ye prodüktör olması için Steve Lillywhite'ı görevlendirdi. İşler yolunda giderse çıkış albümlerini yapacaklardı. Bu single İrlanda dışında pek yankı uyandırmadı ama Lillywhite grubu sevdi. Böylece ilk albümleri Boy ortaya çıktı. (Albümün kapağındaki çocuk, Bono'nun Lypton Village'daki arkadaşlarından birisidir.)

U2'nin İngiltere'deki single satışları pek parlak olmasa da tur nispeten başarılı geçmişti. Bu yüzden albüm çıktığında dinleyiciler ilgi gösterdiler. Açılış şarkısı I Will Follow zaten ilgi çekmeyecek gibi değildi. Albüm, eleştirmenlerce tüm zamanların en iyi çıkış albümlerinden biri olarak nitelendi. Albüm 81'de ABD'de yayınlandı, grup ABD'de tura çıktı ve seyirciden orada da ilgi gördü. Tura kısa bir ara verip Fire adlı yeni bir single hazırladılar ve ikinci albümlerinin planını yaptılar.

İkinci albümleri October, yine güçlü bir şarkı ile, Gloria ile başlıyordu. Albüm Bono, The Edge ve Larry'nin güçlü Hıristiyanlık duygularını yansıtıyordu. Özellikle The Edge inançları ile rock grubu yaşantısını bağdaştırmakta zorlanıyordu ama neyse ki devam etme kararı aldı. October ise İngiltere listelerini sarsmaya başladı.

Grubun esin kaynakları, Elvis Presley, David Bowie gibi rock devlerinden Joy Division gibi post-punk gruplara dek çok geniş bir yelpazeye dağılıyordu. Pek geleneksel İrlanda müziğine bağlı kalmamışlardı. Albümdeki Tomorrow parçası U2'nun geleneksel İrlanda müziğine bağlı kalan birkaç parçadan biridir.

82 yazında A Celebration adlı single'ları çıktı. Ağustos ayında Bono bugünkü eşi Ali ile evlendi; ama 82 dünyanın pek çok yerinde pek kutlanacak bir yıl olmamıştı. 82'nin karmaşa ve belirsizlik ortamı U2'nun üçüncü albümlerinin ismine de yansıdı: War. Albüm müzikal açıdan mükemmel olmasının yanı sıra mesajlar da içeriyordu. Ne yazık ki tüm mesajlar doğru anlaşılmadı. Lirikler bu karmaşanın sona ermesini talep ediyordu; dinleyicinin hangi tarafta yer alacağını öğütlemiyordu. Nasıl kabul ederseniz edin, albümdeki New Years Day ve Sunday Bloody Sunday şarkıları birer rock klasiği olmaya adaydı. Grubun dini inançları ise İncil'den (Psalm 40) adapte edilen "40" adlı bir şarkıya yansımıştı. Albüm beğenildi, İngiltere listelerinin tepesine çıktı; ama albümden alınan single'lar daha az başarılı oldu. Bunu Avrupa ve ABD'deki turlar izledi. ABD turnesinin Denver, Colorado bölümü videoya da çekildi. Konserin verildiği akşam gökyüzünün rengi ve atmosfer, en az çalınan müzik kadar dramatikti. Bu video ve bir "live" albüm Under A Bloody Red Sky adıyla yayınlandı.

1984 yılı geldiğinde, U2 yaptıklarını tekrarlamaktan bıkmış, daha ileri gitmeyi hedefliyordu. Yeni albümleri için yeni bir prodüktör aradılar ve günümüzün müzik efsanelerinden Brian Eno'yu buldular. Eno daha önce Roxy Music ve Talking Heads ile çalışmıştı. Ayrıca Kanadalı ses mühendisi Daniel Lanois de yer alıyordu. Dublin'in 30 mil kuzeyindeki Slane Şatosu'nda albüm çalışmaları başladı.

Provalar devam ederken, McGuinness Island Records ile çok daha iyi anlaşmalar yaptı: Sadece mali açıdan da grubun durumunu düzeltmekle kalmayıp, yaratıcılık açısından grubun daha bağımsız olmasını sağladı.

Yeni albüm The Unforgettable Fire'ın ismi Hiroshima ve Nagasaki'ye atılan atom bombaları üzerine düzenlenen bir gösteriden esinlenmişti. Albümün sinyali önce single olarak çıkan ve İngiltere listelerinde 3. sıraya kadar yükselen Pride ile geldi. U2'nun o zamana kadarki en iyi single'ı olan Pride, Marthin Luther King'e adanmıştı. Albüm Eylül 84'de çıkıp İngiltere listelerinde 1. sıraya yerleşti.

Bu döneme kadar kimileri U2'yu bir post-punk grubu olarak tanımlamıştı. The Unforgettable Fire fikrileri değiştirmeye başlıyordu.

Grup Avustralya ve Yeni Zelanda'da turneye çıktı; ama "canlı" performansları pek iyi değildi; Dublin'e bir dizi sorunla döndüler. 85 başında ABD'de turneye çıktılar. Artık konserleri kendi çapında bir sanat gösterisine dönüşmüştü; konser verdikleri stadyumları doldurmakta pek zorlanmayacakları anlaşılıyordu. Bu sıralarda 4 şarkılık bir mini-albüm olan Wide Awake In America'yı çıkardılar: The Unforgettable Fire'dan Bad'in canlı bir versiyonunu ve albüm çalışmalarından arta kalan şarkıları içeriyordu.

ABD'den dönüşte, Dublin'de 55,000 kişi önünde bir konser daha verdiler. Ancak 85'in en büyük müzikal olaylarından biri, Temmuz'da gerçekleştirdikleri Live Aid konseri oldu. Wembley'deki konser tüm dünyadan izleyicilere ulaştı.

Grup 86 başında yeni albüm için çalışmalara başladı; uzunca bir çalışma süresinin sonunda, Mart 87'de U2'nin en önemli albümlerinden biri olan The Jashua Tree ortaya çıktı. Yine Brian Eno, ve daha yüksek bir profil çizen Daniel Lanois bu albümün prodüktörlüğünü üstlenmişti. Albüm çalışmaları sürerken U2, Uluslararası Af Örgütü'nün 25. yıl kutlamaları için düzenlenen bir turneye katılmayı da ihmal etmedi.

The Joshua Tree beklemeye değer bir albümdü. With Or Without You hemen listelerin başına yerleşti. Where The Streets Have No Name, Bullet The Blue Sky gibi hiç akıldan çıkmayacak şarkıların yanı sıra, albümdeki her parça ilgiyi hak ediyordu. İngiltere ve ABD listelerinin başına yerleşen U2, artık Time dergisine kapak da oluyordu.

Albümün turnesine bir film ekibi ile birlikte çıktılar. Turne sırasında yeni şarkılar da kaydedildi. Böylece en büyük rock klasiklerinden biri haline gelecek olan Rattle and Hum, double albüm olarak ortaya çıktı. Yeni şarkılar arasında Desire, blues efsanesi B.B. King ile kaydedilmiş When Love Comes to Town ve Angel of Harlem dikkat çekiyordu. Bad ve Sunday Bloody Sunday'in canlı yorumları da mükemmeldi.

U2 bu çalışmalarıyla 88'de kazandığı iki Grammy ödülüne 89'da iki yenisini daha ekledi. Avustralya, Yeni Zelanda ve Japonya'yı kapsayan bir turneye çıktılar; yıl sonuna doğru ise Avrupa'da birkaç yerde konser verdiler. 31 Aralık'ta Dublin'de gerçekleştirdikleri konser ise 90'lı yılları selamlıyordu.

1990'da turnelere ara verip yeni albümün çalışmalarına başladılar. Bir ara demo kayıtlar çalındı, albümün çalışmaları aksadı. Ancak albümün gecikmesinde en önemli faktör, grubun yeni arayışlar içine girmesiydi. Yeni Albüm Berlin'de kaydedildi. 91'de albüm öncesi çıkan ilk single The Fly, büyük tartışmalara neden oldu: Bir araştırmaya göre 91'in aynı zamanda en iyi ve en kötü parçası olmaya adaydı! Albüm Achtung Baby adıyla çıktı ve yine farklı tepkiler aldı. Ama büyük bir kesime göre Achtung Baby, The Joshua Tree ve The Unforgettible Fire ile yarışabilecek bir albümdü. "Eklektik", "maceracı" gibi sıfatlarla anılan albüm, yine de U2'nun müzik kariyerinde bir devrim değil bir evrimdi. One, Love Is Blindness, Even Better Than The Real Thing, Who's Gonna Ride Your Wild Horses, Mysterious Ways, albümün dikkat çeken parçaları arasındaydı.

U2, Şubat 92'de Zoo TV projesine başladı. 2 yılı aşkın bir süre boyunca tüm dünyayı kapsayan bir turneye çıktılar; konserlerinde müzik kadar görselliğe de ağırlık verdiler. Sahneyi bir TV şovu gibi düzenliyor, sahne duvarına klişeler yansıtıyorlardı. Bono, altın rengi, şeytani MacPhisto kostümü içinde sahneye çıkıyordu. 93'te ara verip yeni albümleri Zooropa'yı kaydettiler. Bu albümde Numb, Stay, Lemon gibi parçalar dikkat çekiyordu. Zoo TV turunun bir bölümü Live from Sydney adıyla kaydedilerek bir müzik videosu olarak sunuldu. Bu video'da Bono'nun Lou Reed ile video konferans halinde söylediği Sattelite of Love da yer alıyordu.

U2 94'de dinlenmeye çekildi. 95'te Brian Eno, Luciano Pavarotti ve diğer başka müzisyenlerle bir araya gelip Passangers adı altında Original Soundtracks 1 adlı bir albüm çıkardılar. Pek başarılı olmadı ama Miss Sarajevo adlı single akıllarda kaldı. U2 daha sonra Batman Forever filmi için Hold Me, Thrill Me, Kiss Me, Kill Me adlı şarkıyı yaptı ve bu başarılı bir single oldu.

96 yılı yeni bir albümün, Pop'un çalışmaları ile geçti. Achtung Baby'de olduğu gibi bu albümden çıkan ilk single da (Discotheque) cevaplardan çok yeni sorular getiriyordu. U2'nun müzikal evrimi bu sefer tekno ve dans etkileri içeriyordu. Eleştirmenler Pop için "pek U2 gibi değil" dediklerinde, grup "ama biz U2'yuz" diye cevap verdiler. Belli ki grup eski başarılarına yaslanmaktansa, bedeli ne olursa olsun her albümlerinde yeni arayışlara girmeyi tercih ediyorlardı. 97'de PopMart dünya turu başladı ve 2 yıla yakın bir süre devam etti.

U2 hep politik bir grup oldu; üçüncü dünya ülkelerine ilgi gösterdi. Yakın zamanlarda Kosova mültecilerine yardım etmek için düzenlenecek bir konsere katılabileceklerini duyurdular. Üçüncü dünya ülkelerindeki açlıkla mücadele etmek için girişimleri de var.

U2 şu sıralarda Brian Eno ve Lanois ile tekrar bir araya gelerek yeni bir albüm için çalışıyor. İlk single'ın ismi şimdiden belli: The Ground Beneath Her Feet. Şarkının sözleri, Bono ve aynı adlı romanı yayımlanan Salman Ruşdi tarafından yazılmış.


Resimler    Tarihçe    Grup Üyeleri    Linkler    Ana sayfa